2 Şubat 2017 Perşembe

ÖLÜM ŞATOSU //Benoıt BECKER//


   Thorwald çok sevdiği karısının ölümüyle derin acılar yaşar ve bir gün bu yalnızlığa dayanamayıp Sigrid adında güzel ve genç bir kadınla evlenir. Adam eski karısının aşkından dolayı Sigrid'ı  hor görür ve değer vermez.Kadın artık delirmiştir. Her gece bağırmalar ve inlemeler artık Thorwald'ı da delirme safhasına ulaştırmıştır.Karısıyla şatoda birbirinden uzak odada kalmaktadır. Sigrid iniltileri arasında sürekli kardeşi Clara'yı anmasıyla bir davet mektubu gönderir. Sigrid geldiğinde büyük şaşkınlığa uğramıştır.Daha önce eski karısına olan saygısından Sigrid'in ailesiyle görüşmemiştir. İkiz kardeşi Clara ablasına çok benzemektedir. Clara geldikten sonra ablasıyla ilgilenmiş ve ev işlerine yardımcı olmuştur(Sigrid akli dengesini kaybettikten sonra kimse orada çalışmayı kabul etmemiştir)
Yalnızlığın verdiği heyecanla güzel olan baldızına aşık olur ama duyduğu  hislerden dolayı kendini suçlu hisseder.Ve bir gün  Clara'yı ablasının odasından ağlarken çıktığını görür.Onu teselli ederken aniden öpüşürken bulur. Clara'ya bunun yanlış olduğunu söylese de Clara ablası hakkındaki gerçekleri söyler.Ablası aslında para için onunla evlendiğini ve o öldükten sonra parasını kalacağını düşündüğünü  ama Thorwald'ın o kadar yaşlı biri olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradığını bu yüzden delirdiğini söyler..Bunları duyan Thorwald artık hislerine gem vuramaz. Ama Clara evlenmeden önce hiç bir erkekle birlikte olmayacağını bunu ölen annesine söz verdiğini söyler.

   Günler geçer Clara ablasına yine her zamanki gibi iğnesini yapmaya gider ve Sigrid Clara'nın elini ısırır. Artık dayanamayacak gücü olmayan Thorwald beş ampul birden boşaltır(doktor bir ampülden fazlasının onu öldüreceğini söylemiştir). Clara odaya geldiğinde Sigrid Thorwald'ın iğneyi yapmasını istemediğini çünkü Thorwald'ın beş ampulü boşalttığını görür. Ne oluyor demesine kalmadan Thorwald iğneyi Clara'nın eline tutuştur ve çabucak  Sigrid'in vücuduna saplar. Sigrid ölmeden önce son cümlesi "Geri geleceğim,geri geleceğim,geri geleceğim"                                                          

   Thorwald, Sigrid'ın ölümüyle vicdan azabı duyar. Son cümlesi aklından çıkmaz "Geri geleceğim" demişti çünkü. Onun ölümüyle artık Clara ile aynı yatakta yatarlar. Aniden Sigrid'in fotoğrafının kayboluşu, Gece yarısı gelen piyano sesleri ve kedisi Amigo'nun  çıkardığı sesler onu rahat bırakmaz ve Sigrid'ın ondan intikam alacağını düşündüğü için korkar. Artık delirme safhasına gelmiştir.Bu korkuları bir kenara bırakıp Clara ile birlikte olur. Clara ona hayalatin vaz geçmesi için bir şey yapman gerek der. Thorwald artık Clara'yı sevdiğini ve bütün mal varlığını ona bıraktığını belirten bir kağıt yazıp Sigrid'i artık istemediğini ve hayaletinin burada yeri olmadığını söyler... Gece yarıları piyano sesleri,Amigonun mırıltısı her gece devam eder.Bir gün  amigo'yu Sigrid'in yatağında ölü bulur. Thorwald kendini içkiye vurur ve artık akli dengesi yerinde değildir ve kendini kayalıklardan atar.

   Clara ve Sigrid'in planı kusursuz işlemiştir. Sigrid aslında ölmemiştir o ampüller su ile doludur. Ve Clara ablasını çatı katında saklayıp hayalet planını kusursuz biçimde yapmışlardır. Artık Thorwald'ın mal varlığı onlara kalmıştır. Ama planlamadıkları bir şey olur ve bu sefer gerçek bir hayaletle karşı karşıya kalırlar.Kaçmayı plandıkları bir zamanda otelde konaklarken Thorwald'ın hayaleti onları bulur ve iki kız kardeş ölür...

Tür:Korku 
YAZARI: Benoıt  BECKER


1 Şubat 2017 Çarşamba

BİR AŞK SAYFASI //Emile ZOLA//




   Helene aileleri karşı çıksa da  sevdiği adamla evlenmiş ve daha sonra hayat arkadaşını kaybetmiş, ondan geriye Jeanne adında bir kız çocuğu kalmış, Paris'te yaşayan dul bir kadındır. Bir gün kızı  nöbet geçirirken Helene ne yapacağını şaşırır. Kimseyi tanımadığı için nereye gideceğini bilmeden afallamış bir şekilde gece yarısı kendisini sokağa atar  ve  yan komşusu olan ev sahibinin kapısını çalar. Acil bir doktor gerektiğini,kızının hasta olduğunu söyler. Hizmetçiden ev sahinin doktor olduğunu öğrenir. Doktor yatağından apar topar kalkıp sabaha kadar Helene'nin kızının başında kalır.Neyse ki kız iyileşir. Helene başta çekinse de doktor Henri Deberle'ye  teşekkür etmek için kızı Jeanne ile evlerine gider. Helene'ni  Madam Juliette  Deberle ile karşılar. Henri evlidir  ve bir çocuğu vardır.
  Her salı Rahip Jouve ve kardeşi Mösyö Rambaud Helene'i ziyaret eder.Yine bir salı günü ziyaretinde Rahip Jouve, fakir bir kadının yardıma ihtiyaç olduğunu söyler ve Helene'i Fetu anneye gönderir. Oraya gittiğinde Henri'nin, Fetu anneyi tedavi ettiğini görür. Yardıma muhtaç olan insanları tedavi eden bir doktordur.Her gittiğinde doktoru orada bulur.Böylelikle  Fetu anne iyileşene kadar her gün gider.Her  gittiğinde Henri ile biraz daha yakınlaşır.
   Juliette, kocasının isteği üzerine Jeanne'nin temiz havaya ihtiyacı olduğu için her gün bahçeye gelmesi için ikna eder. Henri her iş çıkışı geldiğinde Helene evine gider. Bu duruma bozulan Juliette kocasının gelmesi durumunda Helene'in kalkmasını istemez.Her gün bahçede Oturup sohbet ederler. Ve Henri'ye karşı  duygular besleyen Helene bunu kendine yakıştırmaz ama bakışmalar devam eder. Juliette çok konuşmayı seven, lükse düşkün bir kadındır.Şaşalı bir hayat seven Juliette gözünün önündeki aşkı görmez. Henri, Helene gibi bakışlarla yetinmez ve karısının düzenlediği bir baloda aşkını itiraf eder. Helene bunu kabul etmez ve artık Deberle'nin konağına uğramaz. Rahp Jouve, kardeşi Rambaud'un onunla evlenmek istediğini, dul bir kadın olarak yaşamanın zor olduğunu söylese de Helene bunu kabul etmez.
   Bir gün Henri duygularına gem vuramaz ve Helene'in kapısını çalar. Ve Helene'i ağlarken bulur, kızı yine hastanmıştır. Kızı ölümle cebelleşirken Henri bütün imkanları kullanıp kızını kurtarır. Olayın sevinciyle Helene kendini tutamayıp ona aşık olduğunu söyler. Deberle konağında bir davette Helene, Juliette'nin  sevgilisiyle konuşmasına şahit olur. Juliette, Henri'yi aldatmıştır.Helene Juliette'nin  nerede buluşacağını öğrenir. Adam Fetu annenin üst katında bir oda döşeyip Juliette ile orada buluşacaklardır.Bu tesadüf üzerine Helene,  Henri'ye " Karın seni aldatıyor" diye isimsiz bir mektup gönderir. Juliette aşığıyla buluştuğunda Helene onları alt katta dinliyordu. Henri!nin gelmesine dakikalar kala dayanamayıp Juliette'ye kocasının geleceğini çabuk gitmelerini söyleyip  arka merdivenlerden gönderir. Henri geldiğinde  bunu yazanın  Helene olduğunu anlar ve romantik bir ortam görünce bunu bir randevu sanır. Helene durumu açıklayamadığından bir şey söyleyemez. İkisi artık duygularına gem vuramaz ve birlikte olurlar.
    Kızı Jeanne her şeyin farkındadır. Annesini çok sever, kimseyle paylaşamaz. Annesini artık onu değil de Henri'yi sevdiğini düşünür ve hastalığı daha da kötüleşir. Bundan Helene kendini suçlar. Çünkü yasak aşkından dolayı kızıyla yeterince ilgilenememiştir. Kızı ölüm döşeğindeyken Henri ziyarete geldiğinde kızı daha çok sinirlenip, öfke nöbeti tutar. Henri'nin ziyareti artık kapı önünde,diğer doktorla hastanın durumu ile ilgili olur.Çünkü Helene kendini suçlu hissettiğinden   onunla görüşmez. Jeanne ölür, cenaze törenini Juliette düzenler. Henri iş için şehir dışına çıkmıştır.
   Yıllar sonra Helene kızının mezarı başına geldiğinde Fetu anneyi görür. Fetu anne Henri'nin mutlu bir yaşam sürdüğünü ve bir kız çocukları olduğunu söyler. Zaten oda Mösyö Rambaud'la evlenmiştir. Arkasını dönüp baktığında bu şehrin ona acılar yaşattığını hatırlamıştır. Artık hayat eskisi gibi olmayacaktır...

BİR AŞK SAYFASI romanı bir kadının annelikle kadınlık içgüdüsünün  savaşını anlatır. Aşk-Drama  türü sevenler için okunmaya değer bir kitap.

YAZARI: Emile ZOLA

KÖTÜ ÇOCUK 1 //Büşra KÜÇÜK//



   Kayla annesi tarafından büyütülen 17 yaşında evlilik dışı bir çocuktur. Her şey 17 yaşına kadar görmediği babasının onu yanına almak istemesiyle başlar.Daha önce Eskişehir'de annesiyle mütevazi ve mutlu bir yaşam süren Kayla, yeni hayatına alışmaya niyeti yoktur.Yeni çevreyeni bir şehir,yeni bir okul... Hayatı altüst olmuştur.Biyolojik babasından nefret eden Kayla onu yaralamak  için kötü bir çevre edinmek ister.
   Yeni başladığı okulda Ömer ve Cansu ile yakın arkadaşlık kurarlar..Okuldaki öğrencilerin koyduğu bazı kurallar vardır. Burslular ve diğer öğrenciler diye ayrılır.Bunlar birbirleriyle arkadaşlık kurmazlar.Birbirine düşman iki grupturlar. Her ne kadar zengin arkadaşları (Ömer ve  Cansu dışında) tepki gösterseler de(özellikle Semih) Kayla 'nın umurunda olmaz ve burslularla arkadaşlık kurmaya çalışır.Bursluların yanına gidip onlarla arkadaşlık kurmak istediğini söyler.Bora dışında hiç kimse olumlu bakmaz. Zenginlerin onların grubunda yeri yoktur.Grubun lideri olan Meriç her ne kadar onu görmezden gelip umursamaz davransa da Kayla'nın vazgeçmeye niyeti yoktur.Çünkü babasından intikam almak için gerekli kötü çevreyi bulmuştur.
   Meriç yakışıklı ve bir o kadar da karizmatiktir.Her kızın ilgisini çekebilecek bir erkektir.Resimle ilgili yeteneği olduğundan okulda burs almaktadır. Kayla'yı görmezden gelse de; Kayla, Meriç'in peşine takılır. Ve onun karanlık dünyasıyla  tanışır...
   KaylaMeriç'in peşinden Kemik Bar Cafe'ye gittiğinde hiç görmediği bir ortam içine düşmüştür. Bilmediği şey ise Meriç ile takılan kızların onun kızı olduğu...  Meriç'in kızı olduğunu kabullenmese de Meriç'in onun için kavga etmesi ve AVM nin terasında kaçırıldığında Meriç'in onu kurtarmasıyla yakınlaşmaya başlamışlardır.Bu yeni duygu ona çok yabancı gelmiştir. Çünkü daha önce eski sevgilisiyle  hissettiği duygu  ile Meriç'e karşı hissettiği çok farklı duygular. Evet KaylaMeriç'e sırılsıklam  aşık olmuştur.
    KaylaMeriç'in dünyasına girdiğinde aslında göründüğü gibi biri olmadığını anlamıştır. Meriç aslında zengin biridirparası için kadınların onun yanına yaklaşmasını istemediği için fakir gibi göstermiştir. Bunun nedeni ise çocukluğunda babasınıannesini aldattığını görmesidir.Annesi onun yanında sinir krizleri geçirir ve travmalar atlatır.Bu olay onda derin yaralar bırakır ve artık hiç kimseye güvenmemeye yemin etmiştir.Kayla bunu yıkmak ister. Ama bu kolay olmayacaktır...
   Meriç resim yarışmasında sergileyeceği resim Kayla'nın resmidir.Kayla okulun sitesinde Meriç'in birinci olması ile farklı bir okula gideceğini yazmıştır. Bu Kayla'da şok etkisi yaratır,çünkü onsuz bir hayat düşünemez. İzmir'e babasıyla resimlerin sergileneceği galaya katılır.Ve Meriç'in resmi birinci olur.
   Meriç her ne kadar Kayla'yı kendi karanlık hayatından uzak tutmak için gitmek istese deKayla'yı terk edemez. Bir kaç sokak öteye taşınır. Sonunda Kayla'yı sevdiğini itiraf eder. Tabi ki bu tek seferliktir. Bir daha bunu asla söylemeyecektir.... MeriçKayla'nın İsterse onun hayatından çıkabileceğini, hiç değişmeyeceğini, annesi ve babasına olan güveni yerine gelmedikçe kimseye güvenemeyeceğini söyler. Bunu kabul eden Kayla ne kadar Meriç'in karanlık dünyası onu ürkütse de artık onsuz yaşayamaz...Meriç'in kızı veya Kayla'sı ama her şekilde baş belası...


Büşra KÜÇÜK'ün yazdığı KÖTÜ ÇOCUK  günümüzün gözde kitaplarındandır.  Masum bir kız olan Kayla ve karanlık dünyası olan bir dünyası olan Meriç'i ele alır. Kayla,Meriç'in hayatını değiştirmek ister.Yapı olarak olarak biraz "Grinin Elli Tonu'na" benzetsem de yazarın kendine has üslubu ve anlatımı okuyucuyu etkileyecek tarzdadır.Sadece diğer karakterlerin Ömer,Cansu,Bora.. gibi biraz daha değinilmesini isterdim.Gençlik,Gizem,Aşk gibi romanları okumayı sevenlere tavsiye ederim.
SİYAHIN İÇİNDEKİ BEYAZ NOKTA...

                                                                                             YAZARI:Büşra KÜÇÜK